Neyse ki Eylül ayına girdik, sezon yavaş yavaş kapanıyor. Sweat mevsimi geldi. Bitmek bilmeyen diyet listelerine ara mı versek diye 3 sn kadar düşünmüş olabilir miyiz? Sanırım benim bir an da olsa aklımdan geçti ve acaba bir kek mi çırpsam diye düşündüm. Malum sonbahar; serin hava, çay ve kek üçlüsüne bayılan bir milletiz seviyoruz, ne yapalım? Tamam, tamam aklımda yanan o düşünce balonunu patlatmalı ve sakince beklemeliyim; neticede sağlıklı yaşam yolları aramak hepimizin isteği.
Bu yazıyı yazarken günlerden pazartesi. Pazartesi hep yeni kararların alındığı disiplinli ve bol depresyonlu günlerimizden. Pazar günü yediğimiz o koca hamburgerlerin bedelini ödediğimiz bir gün; sanki pazartesi bizi “bedelini ödeyeceksin “ diye çağırıyor ya da biz o günü günah keçisi seçiyoruz hep; Sonra nedense ilerleyen günlerde eski düzenimize geri dönüyoruz. Sil baştan başlıyor ve o kısır döngü içerisinde buluyoruz kendimizi. Hepimizin “bu defa kararlıyım, düzene giriyorum “ pırıltılarının geldiği dönemsel evrelerimiz vardır. İlk günler zordur, alışma süreci, gözümüzün önünden geçen tatlı krizleri. Hafif gerginlikle ara öğün saatimizi bekleriz. Yeşil çayların, içtiğimiz suların önü arkası kesilmez, “sanki biraz süzüldüm mü “ diye aynalara bakmamızı saymıyorum bile. Tabi işi uzmanına bırakarak diyetisyen eşliğinde sağlıklı beslenme programı oluşturmamız ise çok önemli. Ben diyetisyen desteği olmadan ancak sağlıklı ve olması gerektiği gibi beslenerek kilo verenlerdenim. Nereden baksan 40 kg; az buz değil. Hem şaşkınlık hem de gururla uzun bir süre haşır neşir oluyorsunuz ve motivasyonunuz, enerjiniz artıkça o gelen muhteşem hissi hiç bırakmak istemiyorsunuz. Neticede ihtiyacımız olmayan bir yükü taşımanın verdiği ağırlığı üzerinizden attınız mı değmeyin keyfinize; her şeyi başarabilirim hazzıyla yeniden doğuyorsunuz.
Kilo verirken sağlıklı şeyler dediğimiz vücudun ihtiyacı olan protein, karbonhidrat, vitamin, mineral vb her şeyi doğru ve olması gerektiği kadar almak çok önemli. Her sağlıklı gıda, bizim beslenme programımıza uygun mu, vücudumuz test edip onaylıyor mu, burayı pek bilmiyoruz. Birde üstüne zaman ilerledikçe kilo vermenin durması sorunu ortaya çıkıyor, sizinde başınıza gelmiştir. İlk başlarda vücudunuz normal yeme düzeni dışında bir şey ile karşılaştığında ve kalori açığı verdiğinde hızla kilo vermeye başlayabiliyorsunuz ama bunun zamanla durduğunu hatta ne yaparsanız yapın kilo veremediğiniz zamanlar olmuştur ve olacaktır. Benim “kilo vermem durdu” dediğim kısım ile mücadelem yaklaşık bir senemi aldı. Bir sene uzun bir süre. Aynı kiloda aylarca kalmanın stresini düşünebiliyor musunuz? Pes edip geriye dönmek an meselesi olabiliyor. Yaptığınız her şey aynı, dikkat etmeleriniz hiç değişmese bile diyet programlarınızı değiştirip vücudunuzu şaşırtsanız, egzersiz programlarınızı farklılaştırsanız bile bakmanız gereken bir konu daha var… “Benim gıda intoleransım olabilir mi?”
Vücudumuza faydalı olarak gördüğümüz gıdaların her metabolizmaya aynı etkiyi göstermeyeceği gerçeği ile yüzleşmeli ve bu farklılıklardan kaynaklı da ne kadar spor ve diyet yapsakta “su içsem yarıyor” ; “ben artık oynamıyorum” raddesine gelebiliriz. İntolerans kaynaklı mide ve bağırsak problemleri, sivilce, kronik yorgunluklar semptomlarının yanı sıra kilo verememe ya da kilo vermenin çok yavaşlaması dünya genelinin sıklıkla karşılaştığı semptomlardan biri. Peşimizi bırakmayan şey irademiz ve kilolarımız değil de sinsice orada bekleyen intoleransımız olabilir, intoleransımız ile köşe kapmaca oynamak yerine, sobeleyerek devam etmek geriye değil de ileriye bakmamızı sağlamanın en kolay yolu.